Renal Kolik Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?

[Toplam: 2 Ortalama: 3.5]

Renal kolik, acil serviste sık tanı alan ağrılı ürolojik sorunlardan biridir ve normal bir bireyde ömür boyu renal kolik atağı geçirme riski %1 ile %10 arasıdır. Yaygın olarak üriner sistem taşlarından kaynaklanan renal kolik, zaman zaman farklı hastalıklarla karıştırılabilir. Bu nedenle tedaviye başlamadan önce tanıyı kesinleştirmek ve bu yönde gerekli incelemeleri yapmak büyük önem taşır.

Renal Kolik Nedir?

Renal kolik; toplumdaki erkeklerin %12’sinde, kadınların ise %6’sında gözlenen şiddetli böbrek ağrısı durumudur. Tipik olarak idrar yolunu tıkayan taşlar nedeniyle böbrek bölgesinden başlayarak karın ön duvarından kasıklara ve testislere kadar ilerler. İdrar akımının engellenmesi sonucu ortaya çıkan ağrılı durum, künt ağrılardan farklı olarak ataklar halinde gerçekleşir ve aniden gelir. Ağrı periyotları kişiden kişiye farklılaşmakla birlikte 20 ila 60 dakika sürerek yaşam kalitesini ciddi anlamda düşürebilir.

Üreter kanalın dar olması nedeniyle bu alan tıkanmaya müsaittir, durumun ciddiyeti ise taşın büyüklüğü ve konumu ile ilgilidir. Küçük taşlar idrarla birlikte nispeten daha kolay atılabilirken daha büyük ebatlı taşlar kendiliğinden ve cerrahi müdahale gerektirir. En doğru tedavi, sağlık uzmanı tarafından yapılan tetkikler sonucu kararlaştırılabilir.

renal kolik nedir

Renal Kolik Neden Olur?

Renal kolik, idrar yolunun bir bölümünün taş ile tıkanması sonucu ortaya çıkan ağrılı problemdir. Bölgedeki üreter kanala tıkanan taşlar, çeşitli minerallerin ve diğer maddelerin zamanla kristalleşmesi nedeniyle oluşur. Bu maddelerin birbirine yapışması ile üriner sistemin herhangi bir yerinde farklı ebatlarda taşlar gözlenebilir, dolayısıyla taş yapısı kişiye göre değişiklik gösterir. Ancak renal kolik riskini artıran bazı faktörler vardır ve bu faktörler şu şekilde sıralanabilir:

  • Dehidrasyon (Fazla su kaybı)
  • Hiperparatiroidizm (Paratiroid bezinin fazla çalışması)
  • Crohn ve ülseratif kolit hastalıkları
  • Fazla D vitamini alımı
  • Kalsiyum içerikli mide ilaçlarının tüketimi
  • İdrarda fazla kalsiyum atılması
  • Protein yönünden zengin beslenme
  • Aile geçmişinde taş olması
  • Daha önce taş düşürmüş olmak
  • Yakın zamanda ameliyat geçirmiş olmak
  • Aşırı dozda diüretik kullanımı
  • Geçirilen idrar yolu enfeksiyonları
  • Bazı ilaçlar
  • Gebelik

Öte yandan; kimi durumlarda kişi taş düşürmeden de böbrek ağrısı çekebilir ve bu durum sıklıkla renal kolik ile karıştırılabilir. Özellikle komşu organları etkileyen bazı hastalıkların böbreğe yansıyarak sancıya neden olması veya apandisit, safra kanal taşları, kadınlardaki tüp kitleleri de renal kolik ile karıştırılan durumlardandır. Bu nedenle problemin tedavisi için uzman hekim görüşü ve detaylı klinik inceleme gerekir.

Renal Kolik Belirtileri Nelerdir?

Renal kolik hastalarında şikayetler genellikle gastrointestinal sistem ile ilgilidir ve şu şekildedir:

  • Böbrek bölgesinde aniden başlayan ve kimi zaman kaburgalara, göğüs alt kısmına, karna veya kasıklara kadar yayılan yanal ağrı
  • Kusma ve bulantı
  • Ateş, üşüme ve titreme
  • İdrar sırasında yanma hissi
  • İdrar yapamama (Glob)
  • Aniden ve sık sık idrara sıkışma 
  • İdrardan mikroskobik veya makroskopik kan gelmesi (Hematüri)

Bu bulguların varlığından renal kolik önemli bir risk faktörüdür ve kesin tanı için acil doktor görüşü alınmalıdır.

Renal Kolikte Tanı Ve Tedavi Yöntemleri

Renal kolikte ortaya çıkan bulgular, hastalığın tanısını kesin olarak koymak için yeterli değildir. Bu nedenle teşhisi doğrulamak için öncelikle hasta öyküsü dinlenir, geçirilen hastalıklar ile aile geçmişindeki taş varlığı sorgulanır. Ek olarak bilgisayarlı tomografi, ultrason, karın röntgeni ve böbrek taraması gibi tetkikler değerlendirilir. Sonuç olarak idrar yolunu tıkayan bir taşın tespit edilmesi halinde, kişiye en uygun tedavide karar kılınır.

 

İdrar kanalını tıkayan taşlar ise şu şekilde kategorize edilir:

 

  • Ürik asit taşları (Ürik asit konsantreleri)
  • Kalsiyum taşları (Kalsiyum oksalat ve kalsiyum fosfat oluşumları)
  • Sistin taşları (Nadiren gözlenen kimyasal yapılı taşlar)
  • Strüvit taşları (Struvit mineral birikimleri)

 

Renal kolik tedavisinde taşın cinsine, konumuna ve büyüklüğüne göre farklı yöntemler tercih edilebilir.

Küçük Taş Tedavisi

Küçük taşlar, genellikle kendiliğinden idrar ile vücuttan atılan taşlardır ancak zaman zaman bu taşları düşürmek için bol sıvı tüketmek veya hekimin önerdiği ilaçları kullanmak gerekir. Bu ilaçlar hem ortaya çıkan ağrı şikayetlerini azaltır hem de taşların parçalanarak daha kolay atılmasına yardımcı olur. Daha detaylı bir inceleme için hastadan idrarını bir süzgece yapması ve taşı laboratuvara aktarması istenebilir.

Büyük Taş Tedavisi

Büyük boyutlu taşlar ise kendi kendine idrarla atılmaz veya bu taşlar nedeniyle ortaya çıkan ağrı istirahatle geçmez. Dolayısıyla büyük taş tedavisinde birkaç farklı yöntem tercih edilebilir.

  • Şok dalga tedavisi; taşları daha küçük parçalara ayırmada kullanılan bir yöntemdir ve kimi zaman fayda sağlayabilir.

 

  • Üreteroskopi; cerrahın üretradan içeriye kameralı ince bir tüp göndermesi şeklinde uygulanır ve taşı bularak yerinde parçalamayı, daha sonra dışarı çıkarmayı içerir.

 

  • Stent tedavisi; oluşan tıkanıklığın şiddetini azaltmak ve taşların kanalda daha kolay hareket etmesini sağlamak için içeriye yerleştirilen bir malzemedir. Plastik yapılı bu stentler özellikle kanal darlığı yaşayan kişilerde tercih edilir.

Perkütan nefrolitotomi; diğer yöntemlerin çalışmadığı durumlarda taşları cerrahi olarak çıkarmayı hedefleyen bir işlemdir ve genellikle çok büyük boyutlu taşlar için kullanılır.

Renal Kolikten Korunma Yolları

Her hastalıkta olduğu gibi renal kolikten korunmanın da bazı yolları vardır. Genellikle daha önceden taş geçmişi olan hastalar bu anlamda bilgilendirildiğinden, hekim önerilerini dikkate almak yeterlidir. Doğru ipuçlarının takip edilmesi ile taş oluşumunun tekrarlama ihtimali önlenir ve kişi, renal kolikten kalıcı olarak korunabilir. Bu uyarılar şunlardır:

 

  • Günlük su tüketiminin artırılması, özellikle sıcak iklim kuşağında yaşayanlar için günde en az 2,5 – 3 litre su içilmesi
  • Günlük tuz tüketiminin azaltılması ve paketli gıdaların tüketiminin sınırlandırılması
  • Hayvansal protein alımının kısıtlanması, bunun yerine bitkisel kaynakların tercih edilmesi
  • Kalsiyum alımının ne çok az, ne çok fazla olması ve normal aralıkta tutulması
  • Kalsiyum içeren ilaç tüketiminin sınırlandırılması
  • Oksalat yönünden zengin olan ıspanak, pazı, pancar gibi besinlerden uzak durulması

Bu önerilerin, özellikle daha önce taş düşüren hastalarda dikkate alınması gerekir ancak bu önerilerle diğer kişilerde de taş oluşumunun önüne geçilmesi mümkündür.

Prof. Dr. Abdullah ArmağanÜroloji Uzmanı

Benimle iletişime geçmek, bilgi veya randevu almak için aşağıdaki formu doldurabilirsiniz. Koordinatörümüz en kısa sürede sizi arayacaktır.

Bir cevap yazın

Randevu almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz?