Erkeklik hormonu olarak da adlandırılan testosteronun yüzde 95’lik kısmı testislerden, yüzde 5’lik kısmı ise böbreküstü bezlerinden salgılanır. Testosteron hormonunun erkekler üzerinde psikolojik, fiziksel ve cinsel etkileri bulunur. Testosteron seviyelerinin olması gereken seviyeden aşağı düşmesi testosteron düşüklüğü, andropoz ya da hipogonadizm olarak adlandırılır. Türkiye’de 40 yaşın üzerinde bulunan erkeklerin yüzde 55’lik kısmında testosteron düşüklüğü gözlenir.
Hipogonadizm Nedir?
Testis volümünde düşüklük ya da testosteron hormonunun seviyesinin düşmesi hipogonadizm olarak adlandırılır. Birincil ve ikincil olmak üzere sınıflandırılan nedenlere bağlı olarak ortaya çıkar. Ön hipofiz bezinden salgılanan LH ve FSH seviyelerinin normalden yüksek olması testosteron seviyelerinin düşmesine neden olabilir ve bu durum birincil hipogonadizm olarak adlandırılır. Klinefelter sendromu birincil hipogonadizme örnektir. FSH ve LH değerlerinin düşük olmasına bağlı olarak ortaya çıkan hipogonadizm ise ikincil hipogonadizm olarak adlandırılır.
Erkeklerde meydana gelen erkeklik hormonu yani testosteron eksikliği, kadınlarda ise kadınlık hormonu ya da östrojen eksikliği hipogonadizm olarak nitelenir. Bazı durumlarda hem testosteron seviyeleri düşük hem de sperm hücreleri az ya da yoktur. Bazen ise testosteron hormonlarının yeterli seviyede olmasına rağmen sperm hücreleri eksiktir ve böyle durumlarda çocuk sahibi olmak mümkün değildir.
Hipogonadizm Neden Olur?
Her yaşta meydana gelebilen bir durum olan hipogonadizm, hastalığın ortaya çıktığı zamana ve hastanın durumuna bağlı olarak farklı belirtiler gösterir ve her insanda nedeni farklı olabilir. Erkeklerde testosteron seviyesi 40 yaşından sonra her yıl yüzde 1 ila 1.5 oranında azalma gösterir. Bu noktada testosteron üretimi yavaşlarken, bir yandan da bazı testosteron hormonları karın bölgesinde bulunan yağ dokuda östrojen hormonlarına dönüşür. Nitekim aşırı kilo ya da obezite testosteron seviyesinin azalmasının nedenlerinden biri olarak kabul edilir. Ayrıca şeker hastaları için de benzer şeyleri söylemek mümkündür.
Testosteron seviyelerinde azalma doğuştan meydana gelebileceği gibi sonradan da ortaya çıkabilir. Kalıtsal bazı hastalıklar doğuştan meydana gelen hipogonadizmin sebebi olabilir. Doğuştan meydana gelen bu durum gelişmede gerilik, seks organlarında belirsizlik, cinsel karmaşa, ergenliğe zamanında girememe ya da büyümenin durması gibi sorunları ortaya çıkabilir. Tüm bunlara ek olarak alzheimer ve parkinson gibi hastalıkların yanı sıra hareketsiz yaşam tarzı da testosteron seviyesinin düşmesinin nedenlerinden biridir.
Hipogonadizmin ortaya çıkış nedenleri elbette bunlarla sınırlı değil. Birincil hipogonadizm ve ikincil hipogonadizm nedenlerini ayrı ayrı değerlendirmek gerekiyor.
Hipogonadizm Türleri Nelerdir?
Herhangi bir spesifik tıbbi durumdan kaynaklanan testosteron seviyesi düşüklüğü klasik hipogonadizm olarak adlandırılır. Kallman sendromu ve klinefelter sendromu ile birlikte hipofiz tümörleri de klasik hipogonadizme örnek olarak gösterilebilir. Klasik hipogonadizm dışında bir başka sınıflandırma da birincil ve ikincil hipogonadizm olarak yapılır.
Birincil Hipogonadizm
Testosteron seviyesinin düşüklüğü testisleri etkileyen herhangi bir koşuldan kaynaklanıyorsa, bu durum birincil ya da primer hipogonadizm olarak adlandırılır. Bir başka tanım da hipergonadotropik hipogonadizmdir. Hipofiz bezi tarafından üretilen LH ve FSH hormonları erkeklik hormonu üretimini teşvik eder. Fakat testislerde herhangi bir hastalık ya da sorun olduğu durumlarda erkeklik hormonu yeteri kadar üretilemez.
Birincil hipogonadizmin nedenleri şu şekilde listelenebilir:
- Erkeklerde Klinefelter sendromu ve kadınlarda Turner sendromu olmak üzere çeşitli genetik hastalıklar,
- Addison hastalığı ve benzeri otoimmün hastalıklar,
- Enfeksiyon hastalıkları,
- Kadınların erken menopoza girmesi ya da polikistik over sendromu ile birlikte Noonan sendromu ve benzeri hastalıklar,
- Erkeklerde doğuştan testislerin testis torbasına inmemiş olması ya da hiç olmaması,
- Kemoterapi ya da ışın tedavisine maruz kalmak,
- Böbrek ve karaciğer hastalıkları,
- Cerrahi müdahaleler.
Geç yaşlarda başlayan hipogonadizm obezite, diyabet ya da yaşlanmaya bağlı hastalıklar ile ortaya çıkabilir. Hipogonadizmin birincil seviyede mi yoksa ikincil seviyede mi olduğu, seçilecek olan tedavi yöntemi konusunda belirleyicidir.
İkincil Hipogonadizm
Hipofiz bezini etkileyen koşulların testosteron seviyelerini düşürmesi ikincil ya da sekonder hipogonadizm olarak adlandırılır. İkincil hipogonadizmin sık karşılaşılan nedenleri şunlardır:
- Kallman sendromu, izole hormon eksiklikleri, konjenital adrenal hiperplazi ve benzer genetik hastalıklar,
- Kafa ya da yüz bölgesinde doğuştan meydana gelen kusurlar,
- Hipofiz bezi hastalıkları, tümörleri ve iltihapları,
- Kortizon, morfin ve benzeri ilaçlar,
- Hipofiz bezinde meydana gelen yaralanmalar,
- Beslenmede meydana gelen bozukluklar ya da hızlı şekilde aşırı kilo verme,
- Radyasyon tedavisi,
- Kansere ya da kanserin yayılmasına bağlı gelişen hastalıklar,
- Anoreksiya,
- Beyin kanamaları.
Söz konusu nedenlerin ortadan kaldırılması ya da bu nedenlere yönelik bir tedavi programı uygulanması, testosteron seviyelerinin yükselmesine yardımcı olabilir.
Hipogonadizm Belirtileri Nelerdir?
Hipogonadizmin türü ve nedeni, ortaya çıkacak belirtileri de değiştirir. Hipogonadizmin sık karşılaşılan belirtileri ise şunlardır:
- Testislerin gelişiminde gerilik ya da penisin büyümesinin durması,
- Kemik yaşının gecikmesi,
- Sürekli yorgunluk ve halsizlik hali,
- Ereksiyonun istendiği şekilde gerçekleşmemesi,
- Libidoda düşüklük ve cinsel performansta zayıflık,
- Ruh halinde değişiklikler,
- Motivasyon ve konsantrasyon kaybı,
- Kas kütlesinde azalma ve fiziksel güç kaybı,
- Aşırı terleme,
- Meme dokusunda büyüme (jinekomasti),
- Vücuttaki yağ oranının artması,
- Cilt dokusunun buruşması,
- Eklem ve kas ağrıları,
- Gerginlik, huzursuzluk ve duygusallaşma,
- Uyku problemleri,
- Endişe ve panik hali,
- Sakalların uzamasında azalma,
- Meni miktarının azalması.
Tüm bunlara ek olarak kadınlarda hiç adet görememe, adetlerin düzensiz hale gelmesi, göğüslerde gelişimin durması ve göğüslerin küçülmesi gibi durumlar ortaya çıkabilir. Ayrıca saç dökülmesi de belirtiler arasında gösterilir.
Hipogonadizm Tanısı Nasıl Konulur?
Fizik muayene hipogonadizm tanısında genellikle yeterlidir. Genital bölgede meydana gelen değişiklikler hipogonadizm şüphesi yaratabilir. Tüm bunlara ek olarak hekim tarafından şu gibi tanı yöntemlerine de başvurulabilir:
- FSH, LH ve prolaktin hormonu ölçümü,
- Kan ve demir düzeyi ölçümleri,
- Testosteron ve meni analizi,
- Böbrek ve karaciğer testleri,
- Genetik testler,
- Tiroid hormon testleri.
Başvurulan tanı yöntemleri ile teşhis konulduktan sonra tedavi programı kişiye özel olarak hazırlanır.
Hipogonadizm Nasıl Tedavi Edilir?
Erkeklik hormonu takviyeleri hipogonadizm tedavisinde ilk başvurulan yöntemdir. Fakat prostat kanseri vakası bulunan erkeklerde testosteron takviyesi tercih edilen bir yöntem değildir. Çünkü testosteron takviyeleri var olan tümörün daha hızlı büyümesine neden olabilir. Eğer hipogonadizmin nedeni hipofiz bezinde bulunan tümörler ise, bu durumda tümörün çıkarılması ya da küçültülmesi için radyasyon ya da ilaç tedavisi ile birlikte cerrahi müdahaleye de başvurulabilir.
Eğer hipogonadizm tedavisinde ilaç tedavisinin yeterli olacağı düşünülüyorsa enjekte edilebilir ilaçlar, haplar, jeller ve cilt altına yerleştirilen implantlar kullanılabilir. Elbette seçilecek tedavi yöntemi kişinin yaşına, testosteron seviyesine ve genel sağlık durumuna bağlı olduğundan, öncelikle elde edilen test sonuçlarının bir ürolog tarafından incelenmesi gerekir. Hemen ardından kişiye özel tedavi süreci planlanır ve tüm bilgiler hasta ile paylaşılır.